HANİMİŞ MİRAS?

Nerdesin?  Onlarca 'kız sen nerdesin?' mailim birkaç tanede  'nereye kayboldun' yorumum var yazılarımın altında. Demek ki m...

30 Kasım 2015 Pazartesi

İYİ Kİ DOĞDUM Kİ BEN

Ya girmeyecektim, kutlama, pasta derken baktım girdim 24 e. Hep o pasta gaza getiriyor beni onu görünce unutuyorum yaş attığımı falan grin ifade simgesi Kutlayan kutlamayan herkese teşekkür ederim. (Hadi gene iyisiniz kutlamayanlar sizede ettim teşekkür:)


Elim ayağıma dolaşıyor kutlama falan deyince. Süpriz parti var mesela diyelim. Görünce napayım tam bilemiyorum. Çığlık mı atayım, kahkaha mı atayım, gülümsesem yeter mi, hangisi uygun olur bilemiyorum. Bu sene parti  yoktu. Kafama bir taç taktım:


Evet aynen bu şekilde bir taç. Ve bütün gün evde dışarda böyle dolaştım. Baktım parti marti yok, bari dedim kendimi avutayım. Doğum günümdee prenses olayım. Dümdüz fönlü saçlarımın üstüne yerleştirdim koca tacı. Parti yokta, bir kutlama vardı. Akşam yemeğine falan çıktık. Garsonlar kafama bakarken sipariş alamadı. Gören bir döndü baktı falan ama çıkarmadım. Büyük bir alışveriş merkezine şarap falan almaya gittik mesela orada da taçla dolaştım. Anlam veremedi çalışanlar, diğer müşteriler genellikle gülümsediler. Benim deli olduğumu düşünenler kadar tatlı olduğumu düşünenlerde vardı sanırım. Özgüvenimi 500 feet deyken falan ancak görebilirsiniz. Canım  ne isterse onu yaparım. Prenses olacağım diyorsam olurum, her yerde de öyle dolaşırım. Kimseden çekinmem, ne derler diye düşünmem.

Sevgili 23..
Bana pek bişey verdiğin söylenemez. İtiraf ediyorum bende pek değerini bilemedim sanırım. Ama hayatımda dönüm noktaları falan açmadım seninde değerin bu kadardı üzgünüm. 24'e şans dile iyi dileklerini sun. Ve senden daha başarılı olsun diye dua et.
Yaşlandıkça daha anlamlı geliyor. (yaşlı dediysek rakam artışı yanlış izlenim uyanmasın:)

27 Kasım 2015 Cuma

MURPHY KANUNUN BOYNU ALTINDA KALSIN

Hayatı romantik komedi tadında yaşayacağını sanan her travmatik dişi gibi hafta sonuna gün sayarken, giyeceğim elbiseyi,  numarasına kadar seçtiğim ojeyi, fönlü saçlarımı atacağım  şuh ve kibar kahkaları düşünerek sabırsızlanıyordum. Yine gerilerdeyim. Birkaç sene öncesi. Tamam, 6 sene öncesi. Bikaç sene sonraki yazılarımda da bugünlerden söz etmeyi düşünüyorum. Ama bulunduğum tarihten ne zaman bahsedeceğim meçhul. Ben o kendini prenses sanan saf salak kızı çok seviyormuşum meğer haberim yok. Yazarken anlıyorum.

Hoşlandığım bir çocuk var o dönem. İlk izlenimleri vermeye çalışıyorum. Evde bile fondotenle gezen, saçı başı savaştan çıksa bile bozulmayan, elbisesi hiç kırışmayan tipte bir leydi imajı çizeceğim hesapta. Başkası olma kendin ol diyecek bir Tarkan bulamadığım için kendimi başkasına çevirmeye çalışıyorum. 


Sabırsızca geçen 3 günün ardından küçük sevimli kardeşimin yürüme evresini yeni geçtiği için evde cirit attığı dönemlerden birinde pıtır pıtır sessizce yanıma yanaşıp, geceden yıkayıp saatlerce ütülediğim saçlarıma sakız yapıştırmasıyla başlıyor kabusum. Her anlayışlı abla gibi 'ee e kaka naaptın cıs' demek istiyorum ama sanırım gözlerimden ateş çıktığı için koltuğun altına saklanan kardeşimi vilada sopasıyla dürterken buluyorum kendimi. Annemden terlik yediğimi söylememe gerek yok sanırım. Saçlarımın hatırı sayılır tülerik ve yapışık kısmını kestikten sonra sabah yapacağım heyecanlı görüşmeyi düşünerek uyuyorum. Şahane bir elbise seçtim ve topuklu ayakkabılarıma bile katlanacağım o elbise için. 

Şahane bir sabaha uyanacağıma hayatımın en boktan sabahına uyanıyorum. Adet olmuşum. Karnımın içi iki fil güreş tuttuğu için böbreklerimi eziyorlarmış gibi ağrıyor. Savaşta yaralanmışım gibi kan gövdeyi götürüyor. Gece debelenip terlediğim için saçım başım bozulmuş. Ama çocuk beni bekliyor. İki güçlü ağrı kesici yutuyorum. Kimse yıldıramaz beni. O çocuk benim! Yüksek bir sınıftan, iyi eğitimli, yakışıklı, temiz aile çocuğu. Evlenilir bile onla ama ben daha çok avrupa seyahati düşünüyorum çünkü sık sık yurt dışına çıkmayı seviyor. Bu devirde doğru düzgün bir hayat yaşayan hem yakışıklı hem temiz adam bulmak zor kızım pes etmek yok. Ortak arkadaşlar vasıtasıyla tanışacağız. Ben sadece sosyal medya hesaplarından gördüm. Öve öve bitiremiyorlar çocuğu. Bir hafta konuşup mesajlaştık ama ölüyorum çocuk için. Hayalimdeki prens.

22 Kasım 2015 Pazar

BEN BİR BARDAĞIM

Kör kütük sarhoş olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum. Atarım giderim kime, tam olarak emin değilim. Putin'e sövdüğümü hatırlıyorum bir ara, Kıvanç BaldanTatlıtuğ un o sarı saça aşırı yanık tenini şiirsel bir dille eleştiriyorum. Gazımı alamayıp, tecavüze uğradıysa bile kadın ölsün, bebek niye ölsün diyen devlet bakanına bir güzel giydiriyorum. Yetmiyor. Ana avrat sövüyorum ama nasıl tatlı sövüyorum. Sonra kimin anasına sövdüğümü hatırlayamadığım için vazgeçiyorum sövme işleminden. 


12 Kasım 2015 Perşembe

LİMON

-Bütün hasstane memuşlerimi gördü.
-Efendim aneanne bişey mi dedin?
Bacağı yarılıp, oradan alınan damarı, kalbinde tıkanan bir damarla değiştirdikleri anneannemi görmeye gittiğim hastanede, o zor duyulan kısık, şiveli sözcüklerini anlamak için daha da eğildim.
-Bütün hasstane diyirem memuşlerimi gördü.
Çok mu serum verdiler kadına naaptılar.
-Anneanne naapsınlar senin memuşlerini kurumuş limona dönmüştür onlar. Görseler ne olur görmeseler ne olur. Boydan boya yarmışlar karnıyarık yapmışlar seni derdin memuşlerin mi şimdi.


Temsili anneanne memuşu

Allahım gülmek istemiyorum tut beni. Ne düşüneyim. Ölmüş meğersem öyle düşüneyim gülmem o zaman. Töbe töbe, öyle de çok üzülüyorum. O kadar üzülmeyeyim o zaman memuşleri düşünüp güleyim öylesi daha iyi.
-Limon senun memuşlerin! Südlük (sütyen) tahıyım dedim tahtırmadılar. 
O yakışıklı doktorlarında tek hayaliydi senin biri doğuya öbürü batıya bakan memuşlerin.
-Aç bakçam. Benim 24 yaşındaki memuşlerime iftira atıyosun bence seninkiler limon.

10 Kasım 2015 Salı

ANNEMLE İBRAHİM TATLISES'İN İLİŞİĞİ

Annelerin meşhur terlik fırlatma ritüellerini bilmeyen yoktur. Genelde bir çok annenin uzmanlık alanı olarak bilinse de benimki uzak doğu dövüş sporları tadında çalışmalar yapıyor ve resmen sanat icra ediyor. Yan yana odalarda  olduğumuz halde, oturduğu odadan U dönüşü yapıp benim odaya gelmiş terlik gördüm ben. Tamam abarttım. Yinede hedef alma konusunda çok yetenekli.
İnsan annesini düşününce aklına sevgi dolu çocukluk anıları gelir ya hani, benim İbrahim Tatlıses geliyor. Nasıl bağdaştırdığımınsa çok ilginç bir anısı var.

İlham alınan kadınlar adına

Yine ergenliğimden bir zaman diliminde (evet cebimde çok birikmiş ergenlik anısı var) sabah uyku sersemi okula gitmeden evvel,sırtımda okul çantam, tam kapıyı çektiğim sırada dosyamı unuttuğumu farkettim. Anahtarla kapıyı açıp, dosyamı toparlayıp, alıp çıktığımda bu seferde okul çantamı içeride  unuttuğumu anladım. Tekrar anahtarla kapıyı açtım. İçeri girdim, bir elimle dosyamı sıkı sıkı tutup öbür elimle o kalın kabanın üstüne küp gibi çantayı geçirmeyi başarıp dışarı çıktığımda anladım ki bu seferde anahtarlarım yok! Genelde anahtarına sahip çıkamayan bir insanım. 
Artık etrafımdaki insanlar beni anlayışla karşılıyor, çilingirde veresiye defterimiz var, akşam yerim zılgıtımı boşver, deyip aşağı indim. O da ne? Yağmur yağıyor. 

3 Kasım 2015 Salı

ÇİZİK KESTANELER

İlk aşk! Sonradan anlattığınızda rüya gibi anlatırsınız. Çocukluklarınızı, salaklıklarınızı, tüm o tecrubesiz yanlışlarınızı. Her şey çok güzeldir ama. Çünkü, herşey büyülüdür. İlk keffedişinizdir. Dokunmayı, bakışmayı, bakışları kaçırmayı... 

işte bir dengesizlik hikayesi daha geliyor. Dürüst olmak gerekirse, yaşamam gereken bir rüyayı nasıl kabusa çevirdim hiçbir fikrim yok. Sanırım başından yanlıştı. Bir kere bir erkeğin neresine aşık olursunuz önce? Tamam benim aşık olduğum arkadaşında derya deniz gözleri vardı, kumraldı, karizmatikti, çok efendi ve ilk bakışta bilgiliydi ama ben bunların hiç birini bilmiyordum. Çünkü sırtına aşık olmuştum!

9 yıl önce, okuldan kaçmaya çalıştığım bir sabah, bekçi kulübesinin yanında sağa sola volta atarken, benimle aynı işlemi yapmaya çalışan birinin sesini duydum. Sanırım bekçiyle araları iyiydi ki anlaşmaya çalışıyordu. İnce ve kibar bir sesi vardı ama ne dediğini tam duyamıyordum. Üstüne üstlük yüzünü de göremiyordum. Ama aşık oldum. Nabzım yükseldi, nefesim tıkandı, heyecanlandım ve kelebekler mideme s*çmaya başladılar. Kelebeklerin bu terbiyesiz faliyetinin sebebi muhtemelen, vucudumun geçirdiği evrimi saçma bulmalarıydı. Sonra bir kalabalık oldu ve kayboldu gözden. Bekçi amcayı mı öpsem, düşüp bayılsam mı, noluyo lan bana diye şaşırsam mı karar veremedim. Her ergenin yaptığı gibi gidip o zaman ki en yakın arkadaşım Gülay'a anlattım. Kim dedi haliyle. Neye benziyordu. Haaaaa dedim o an aydınlanmış olarak. Bilmiyorum! O an aklıma geldi yüzünü görmediğim.Erosun suçu. Oku adamın götüne atmış, yüzüne atsa görürdüm bende.